6 Ocak 2009 Salı

Yeni Öyküler Adası

HATIRLIYORUM

Başlarken herşey normal gözüküyordu. Tepeden tırnağa normal, ortalama, lacivertin koyu tonlarında bir Beyoğlu akşamında başladı herşey. O kızdan yeni ayrılmıştım, burada anlatabilecek kadar ayrıntılı hatırlamıyorum, beni affetsin. Her yalnız kaldığımda yaptığım gibi sırtımı mekana dönüp sadece barmenle muhatap olabileceğim, her nedense İstanbul için lüks sayılan Avrupai barlardan birine girmiştim. Param vardı, barmen pek beklediğim gibi bir tavırla olmasa da daha fazla içmememi tavsiye edene kadar -ki buralarda genelde etmezler- fiyatı fazlaca abartılmış İrlanda birasından içebilirdim. Bir sandalye çekip barın önüne oturdum. En neşeli günüm olmadığı kesindi ama bulunduğum ortamı karartmıyordum; barmene gülümsedim, muhtemelen benimkinin 3 katı fiyata sahip cep telefonunda uzun bir mesaj yazdıktan sonra ilgisizce ne istediğimi sordu. "Guiness extra.." dedim, bu sırada barın önümde kalan kısmını elindeki kirli bezle silmekle meşguldü. Biramı istediğim gibi, üstünde fazla kalın olmayan ama yoğun bir köpük tabakasıyla önüme sürdü. Elimi bardağa götürürken sağ kolumun hafifçe çekildiğini hissettim. Biraz sağa seğirince iri yapılı bir adamın her nasılsa farkettirmeden yanımdaki sandalyeye yerleştiğini farkettim, kolumu çeken el de onun normalden büyük, güçlü eliydi. Gözucuyla barmene baktım, telefonunun ekranına kilitlenmiş, kafasını sallayarak gülümsüyordu gördüğü şeye. Doğrusu şuydu; ben barmenin telefonun ekranındaki birşeye güldüğünü sanmıştım.


...

Hiç yorum yok: