30 Aralık 2007 Pazar

Yılbaşı Döküntüleri Adası

En son FIFA ’98 oynuyordum ben, dalmış kalmışım…

Nereden çıktı bu Tanistlin diyeceksiniz birden. Evet, Onur, nam-ı diyar Tanistlin “adalara” geri döndü. Kendisine şunu soruyor, “adalar mı kayıptı, yoksa sen mi?”

Kişinin hastalıklı iç çatışmalarının çözümlemesini bir kenara bırakalım. Koca yıl, bir yazıda sonlandırılır mı bunu düşünelim. Evet, 2007 yılı içinde yazdığım son satırlar bunlar, 2007 yılı nasıl geldi nasıl geçti anlatmak için…

2007 yılına yine İzmir’de sıkıntılı bir gecede girdiğimi hatırlıyorum. Sıkıntının o zamanki sebebini de adım gibi hatırlıyorum. Aslında konu 2007 olunca, bu yazı boyunca çeşitli yer ve zamanlara damgasını vurmuş, bu blogu yazmayı kesmeme neden olan ve 2007 içinde çok net hatırladığım olaylarda anlatmam gereken “tek bir kişi” var. Ama anlatmamaya karar verdim, o böyle “tek kişi” kalsın, olduğu gibi devam etsin benim için diye. Tek Kişi’ye yine selam, “benim 2007 yılım” ve daha öncesi de, seni unutmayacak.

Bu yıl devasa beklentileri çökerten bir yıldı benim için, beklentiler çöktü tabi ki de yıkıldım demiyorum heh; o çökenlerin yerine neler kuruldu neler, zaman gösterecek her şeyi. ÖSS 2007 bu kafama çöken şeylerin en büyüğüydü tabi ki. Mantar panoda 2007 yılının gidişatında üstüne en kalın iğneyi çaktım, böyle geçti daha fazla uzatmaya gerek yok.

Sıkıntı, kasvet, neymiş böyle 2007 yılı demeyin hemen, dahası var çünkü heh! İnadına destek verdiğim, kanırtırcasına küfür yemek, bilgisi olmayan ama fikri bol bol olan toplumumuzdan açıkça tepki görmek pahasına “o” görüşlerinin arkasında yürüyeceğimi söylediğim Fazıl Say’ın hedef gösterdiği adamlar, işte “o” toplumun oylarının yarısını toplayarak yeniden iktidar oldular bu yıl, 2007 dediğimde aha budur diyeceğim olayların tepesinde gelir tabi ki. Türkiye’de güzel insanlar da var heyhat dediğim günlerde Hrant Dink, bende şu an burada bu yazının sığlığı arasında ifade edemeyeceğim bir etki bırakarak haince, köpekçe katledildi, şu an bunun hakkında sonra konuşmak istediğime karar verdim. Bu karamsarlığın yanında, Ulus Baker aramızdan ayrıldı, Robert Jordan Wheel Of Time’ı tamamlayamadan uçtu gitti, Kurt Vonnegut da onlara katıldı. Stop.

10 yıl sonra bana 2007 hakkında soru sorulduğunda bu yazıyı açıp kopya çekmeden önce aklıma gelecek iyi şeyler de oldu bu yıl. 2002 yılından beri takip ettiğim, genel kanıya paralel olarak yurdumuzun işini en iyi yapan rock/metal müzik dergisi olduğunu düşündüğüm ZOR’un kadrosuna ÖSS’yi atlattıktan sonra 2007 yılı Haziran ayında resmen dahil oldum. Bir yığın –bir elin parmaklarından fazla- saygı duyduğum güzel insanla aynı ürünü ortaya çıkarmak üzere girdiğim bu ortam için hepsine tek tek teşekkürü de borç bilirim. Burada değinmeden geçmeyeyim, söz konusu kadrodan Barış Çolak adlı über kardeşim, bu yazıyı yazmama ön ayak olmuştur, beni dürtmüştür, alnından öpüyorum.

Müzikten girmişken, Riverside ve Callisto beni sene boyunca dağıtıp geçen iki baş aktör oldu bakıyorum da. Hep böyle olsun, seneye de mesela Quo Vadis dağıtsın, hazırım ben… Edebiyat konusunda, “benim edebiyatımı yapan adam” diyebileceğim Paul Auster, 2007 yılında iz bırakanlardandı benim için. Yazılı basında Level’ı Doğan Medya’nın satın alması ve sevgili editörlerimiz Sinan Akkol, Serpil Ulutürk ve Tuğbek Ölek önderliğinde çoğu tanıdık ismin Level’dan ayrıldıktan sonra kurduğu Oyungezer dergisi yılın olayıydı bence, Penguen’den ayrılan genç kadronun kurduğu Uykusuz’u da yine 2007’nin hediyelerinden biri olarak hatırlayacağım. Bahsedeceğim son güzellik de bir iki yıldır PC upgrade’i için beklediğim Crysis adlı “minik” oyundu, bunu da bu kenara yazalım.

Çok yüzeysel oldu bu yazdıklarım benim için, ama çoğu etkilerini üzerimde daha uzun süre hissettirecek şeyler olduğu için endişelenmiyorum, herhangi bir “adacıkta” beliriverecekler bir gün ne de olsa. 2008’e beklenti döşenmek istemiyorum, bazı şeylerin benim için sıradan seyrinde gitmesinde yarar var. Ha üniversiteye başlayayım artık mesela, Fallout 3 bizi yanıltsın, Quo Vadis albümü geciktirmesin, bunlar güzel şeyler. TNS Archipelago, yılbaşı adası şimdilik turizme kapanıyor, seneye bu sezon görüşmek üzere, benim için bu yıla damgasını vuran bir alıntı ile çekiliyorum adadan…En son FIFA '98 oynuyordum ben, 10 yıl geçmiş aradan, dalmışım, 2008 olmuş.

“Eğimli yaptım.

1-Çivileri tutturacak daha çok yer var.

2-Her eke iki kat daha tutturulacak yer var.

3-İçine girebilmek için suyun bir eğimden sızması gerek. Su en kolay yukarı, aşağı ya da dosdoğru yatayken akar.

4-Bir evde zamanın üçte ikisi boyunca insanlar dik durur. Onun için eklerle bağlantılar aşağıdan yukarıya yapıldı. Çünkü vurgu aşağıdan yukarıya.

5-İnsanların hep yattığı yatakta ekler, bağlantılar yataylamısınadır, çünkü vurgu yataylamasına.

6-Ancak.

7-Gövde tren vagonu gibi kare değildir.

8-Hayvansal mıknatıs çekimi.

9-Ölü gövdenin hayvansal mıknatıs çekimi vurguyu eğilimli yapar. Böylece bir tabutun ekleiyle bağlantıları eğimli yapılır.

10-Eski bir mezar başında toprağın eğime doğru çöktüğünü görebilirsiniz.

11-Doğal bir çukurda ortadan çöker, vurgu aşağıdan yukarıya doğru olduğundan.

12-Onun için eğimli yaptım.

13-Böylesi daha temiz iş.”

William Faulkner - As I Lay Dying (Döşeğimde Ölürken, Çeviren:Murat Belge)